Derin, otuzlu yaşlarının sonunda, başarılı bir psikoterapistti. Ofisi sakin, düzenli ve kusursuzdu. Her şey yerli yerindeydi — tıpkı duyguları gibi.
Gelen danışanlarının hikâyelerini dikkatle dinler, her birine güvenli bir alan açardı. Ama kendi kalbinde hiç kimseye yer yoktu.

Bir gün, genç bir danışan, gözyaşları içinde sordu:
— “Sevmekten korkmak neden bu kadar acı veriyor?”

Derin bir an sustu. Bu soru onun içini delip geçti. Kendi sesini duymadan, alışkanlıkla cevap verdi:
— “Korku, sevginin yokluğu değil; sevginin geçmişteki yankısıdır.”

Ama cümleyi kurar kurmaz, içinden bir ses fısıldadı: “Peki ya sen, Derin? Sen neden hâlâ kaçıyorsun?”

O akşam eve dönerken, şehir ışıkları camlara yansıyordu. Karanlıkta kendi yansımasına baktı. Yorgun bir yüz, düzenli saçlar, ama donuk bir bakış…
Birden çocukluğundan bir anı belirdi:
Annesi kapıyı sertçe kapatıyor, küçük Derin yatağın kenarında ağlıyordu. Yanında kimse yoktu. O gece bir karar vermişti: “Bir daha kimseye ihtiyacım olmayacak.”

Yıllar geçmişti ama o karar hâlâ sessizce hükmünü sürdürüyordu.
O yüzden kimseye tam olarak yaklaşamıyor, biri sevgisini gösterdiğinde hemen duvarlarını yükseltiyordu.

Bir pazar sabahı, Derin sahile yürüyüşe çıktı. Hava soğuktu, deniz griydi. Elinde kahvesiyle otururken yaşlı bir adam yanına geldi.
— “Deniz hep aynı görünür ama her dalga farklıdır,” dedi adam. “İnsan kalbi de öyle. Aynı gibi sanırsın, ama her sevgi başka bir öğretidir.”

Derin şaşırdı. Adam, sanki içindekini okumuştu.
— “Ya kalbim artık sevmek istemiyorsa?” diye sordu sessizce.
Adam gülümsedi:
— “Kalp sevmekten vazgeçmez, sadece yara yerinden korkar.”

O anda gözleri doldu. Sanki yıllardır tuttuğu bir kapı aralanmıştı. İçinde küçük bir çocuk ağlıyordu, “beni gör” der gibi.
Derin ilk kez o çocuğun yanına diz çöktü. Sessizce fısıldadı:
“Tamam… Artık saklanmana gerek yok. Ben buradayım.”

O an kalbinin ritmi değişti.
Denizin dalgaları kıyıya vurdukça, yılların suskunluğu çözülüyordu.
Derin, sevmekten değil, acıyı yeniden yaşamaktan korktuğunu fark etti.
Ama artık biliyordu: Sevgi, geçmişin yaralarını değil, bugünün cesaretini isterdi.

Ertesi gün ofisinde otururken, pencerenin önündeki orkideye baktı. Haftalardır su vermediği halde hâlâ yaşıyordu.
Kendine mırıldandı:
“Demek ki bazı kalpler, sevgisizliğe rağmen yaşama gücünü koruyabiliyor.”
Ve ilk defa, telefonundaki bir mesajı açıp “Evet, buluşalım,” yazdı.

Belki sevgi, yeniden başlamak değil; yeniden inanabilmekti. 🌿

Farkındalık Mesajı

Sevgiden kaçmak, bazen bir zayıflık değil, eski bir korunma biçimidir.
Kalbimiz, geçmişte sevgiyle birlikte gelen acıları da hatırlar.
Bu yüzden biri bize yaklaşınca, “tehlike” sinyali verir.
Ama gerçek olgunluk, sevgiyi korkudan ayırabilmektir.

İçindeki yaralı çocuk hâlâ seni korumaya çalışıyor olabilir.
Onu susturmaya çalışma.
Sadece elini tut ve ona de ki:
“Artık güvendeyiz.”

Çünkü sevgi, kalbini bir daha incitmeyecek kişiyi bulmak değil —
artık korkmadan sevebilen biri olmaktır. 🌹

Mini Mindfulness Egzersizi — “Kalbine Dön”

  1. Sessiz bir yere geç. Sırtını dikleştir ve birkaç derin nefes al.
  2. Gözlerini kapat. Kalbinin tam ortasında küçük bir çocuk hayal et.
  3. O çocuğa yaklaş ve ona şu sözleri söyle:

“Artık yalnız değilsin. Seni seviyorum.”

  1. Birkaç saniye o sıcaklığı hisset. Göğsünde yumuşak bir huzur yayılsın.
  2. Gözlerini açtığında, kalbine dokun ve fısılda:

“Bugün sevgiden kaçmayacağım.”

Bu küçük farkındalık anı, kalbine yeniden yaşam enerjisi verir.
Çünkü sevgi, cesaretle başlar. 🌙

Yorum bırakın

Popüler